5 Ocak 2012 Perşembe

Kendi Rızamızla Zehirleniyoruz


Nehirciğimizin sitesinde hep eğlenceli, duygusal şeyler paylaşıyoruz ama bu sefer biraz farklı olacak.

Sitemizi takip eden birçok anne baba var ve onlardan ricam bu yazıyı dikkate alarak olabildiğince geniş kitlelere yaymaları.

Konumuz Mısır Şurubu. Varlığından dahi haberdar olmadığınız bir zehirin hayatımızın ne kadar içine girdiği.

Öncelikle; mısır şurubu ( glikoz şurubu da denmekte ) nedir ?

Mısır şurubu, mısır nişastası işlemden geçirilip glukoz ve fruktoza dönüştürülerek elde edilmektedir. Mısır şurubu şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı olduğu gibi, daha ucuz olması nedeniyle de maliyet açısından tatlı sektöründe imalatçılar tarafından tercih edilmektedir.  "


Şu ana kadar sadece tezgahaltı ucuz tatlıcıların kullandığı birşey gibi geliyor size değil mi? Fakat gerçek bambaşka. İçtiğiniz biradan ( Efes Pilsen ), çocuğunuza aldığınız şekerleme, cips vb. her yerdeler.

Peki belirgin zararlar nelerdir, buyrun :

Şeker pancarından elde edilen çay şekeri (sakaroz) bir molekül glukoz ve bir molekül früktozdan oluşur (glukoz/froktoz oranı yarı yarıya yani %50 / %50’dir). Mısır şurubunda bu oran fruktoz lehine artarak %80’i bulur. Fruktoz glukoza göre daha kuvvetli bir tatlandırıcıdır, fakat emilerek karaciğere gelen fruktoz metabolize edilmek için insüline gerek duymaz ve çok azı kullanılan fruktoz hızla trigliseride dönüşerek depo yağ haline gelir. Fazla fruktoz kullanılan hayvan modellerinde obezite, diyabet, kan yağları yüksekliği, karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon ve koroner kalp hastalıkları görülmüştür. Son 30 yılda şeker pancarından elde edilen şeker yerine mısır şurubu şerbeti kullanılması, obezite ve buna bağlı olan hastalıkların salgın şeklinde ortaya çıkmasına neden olmuştur. Obezite sonucu oluşan insülin direnci nedeni ile serbest kalan ve kullanılmayan insülin kan yağlarını şekere çevirip kullanmak yerine kan şekerine düşürerek reaktif hipoglisme ve açlık duygusuna neden olmakta ve sürekli yemek yiyen ve doymayan şişmanlar yaratmaktadır.



Obezite: (bel çevresi için değişik rakamlar verilmesine rağmen erkeklerde 110 cm, kadınlarda 88 cm olmalıdır. Son zamanlarda bel/kalça oranı da kullanılmaktadır).
Yüksek Tansiyon: (120/80 mm Hg dan yüksek),
Kan yağları yüksekliği
Diyabet (Kan şekerinin 100 mg dan yüksek olması).
Metabolik sendroma neden olan bu sorunlar, kalp sağlığını da ciddi bir tehlikeye sokmaktadır.
Google'da ufak bir araştırma yaptığınızda fruktoz'un zararlı olmadığı, hakkında söylenenlerin komplo teorisi olduğunu dair yazılar görebilirsiniz. Benim anlamadığım şey ise Obez Cumhuriyet olan USA neden fruktoz kullanım kotasını %2'ye çekmiştir ( ki neredeyse yedikleri herşeyde kullanılır bir hale gelmişti ). Kota oranı Almanya'da %8, Fransa'da ise %5, ülkemizde ise tam %15dir. Peki bu malzemenin ülkemizdeki en büyük üreticisi kimlerdir ? Cargill ve Ülker ortaklığı, yıllık 500.000 tondan fazla.
Kabaca derlediğim bilgiler bunlar, ufak bir araştırma ile çok daha fazlasına ulaşabilirsiniz. Ben artık Efes içmiyorum, kızımla bayıldığımız ayıcıklı jelibonlardan yemiyoruz. Evet belki yediğimiz herşey saf, temiz değil ama bile bile de bu zehiri vücuduma almayı artık istemiyorum.
Lütfen sesinizi duyurun, sevdiklerinizi bu zehirden mümkün olduğunca uzak tutun.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder